Main » 2008 » kasım » 25 » MÜSLÜMAN TOPLUM
10:45
MÜSLÜMAN TOPLUM
MÜSLÜMAN TOPLUM

       Şimdi ise fertlerini müslüman şahsiyetlerin oluşturduğu İslami toplumu inceleyelim. İslam akidesinin terbiye ettiği müslüman şahsiyetini kalbi sakin, gözü mesrur, her türlü dünyevi endişeden uzak mutmain bir şekilde görürsün.
       Onlardan biri şöyle der: "Biz öyle bir saadet içindeyiz ki padişahlar bunu bilseler, bunu elde etmek için bizimle çarpışırlardı." Abdullah b. Mübarek'e

- Melikler kimdir? Denince
- Zahidlerdir
- Sefiller kimlerdir? Denince
- Dinlerine ihtimam göstermeyenlerdir.
- Sefillerin daha aşağısı kimlerdir? Denince
- Başkalarının dünyası uğruna kendi dinini zayi edenlerdir, der.

Umarım ki sen de, Rabbiatül Adeviye'nin terennüm ettiği beyitlerden benim aldığım tadı alırsın.

Keşke, hayat iken sen hoş olsan
İnsanlar tedirgin iken sen razı olsan
Dünya ile aramız harab iken
Seninle aramız mamur olsa
Eğer sevgin varsa her şey kolaydır
Toprağın üstündeki her şey toprak olacaktır.

       Bu manada Suheyb (ra) Efendimiz (sav)'den şunu rivayet eder: "Mü'minin işine hayret ederim. Onun bütün işi hayırdır. Bu ancak mü'min olanlar içindir. Ona (sevinilecek bir durum) isabet etse şükreder, onun için hayır olur. Onu üzecek bir durum (zarar) isabet etse yine hayır olur.( Müslim, 2295)
Akide gönlünün derinliklerine yerleşen kimse şu sebeplerden dolayı huzursuz olmaz.

       1. O kâinat hususunda hayret ve dehşete düşürecek sorunlarla karşılaşmaz. Çünkü o bilir ki Allah (cc) birdir. Ve bu kâinat O'nun tarafından yaratılmıştır. O yine bilir ki insan bir tutam çamurdan yaratılmış sonra kendine ruh üfürülmüştür. Yine O cennetten yolculuğa başlayıp yeryüzüne indiğini ve onu ilk yurduna (cennete) ulaştıracak dosdoğru bir yolun varlığını bilir.

Yaşasın Adn cennetleri
Onlar senin ilk yurdundur
Fakat biz düşmana esir olmuşuz
Vatanımıza dönüp kurtulmayalım mı? (Tarikul Hicreteyn ve Babüsseadeteyn, sh 51 Hadil ervah ila efrah, s. 13)

       İşte bu doğru yol Kur'an ve sünnete uymaktır. İnsanı cennetten çıkaran inatkâr düşmanı vardır. Feylesofları ve düşünürleri hayrete sevk eden bütün bu sorulan, Rabbi ona güvenilir bir kaynak vasıtasıyla kalbini rahatlatacak şekilde cevaplamıştır.

       2.O bilir ki bu dünya insanın sonu değildir. Karşılık burada değil ahirettedir. Dönüş ancak Allah'adır.
"Bilinsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da ileri de görülecektir. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir. " (Necm, 39-41)Dünyadaki sıkıntıların mükâfatını ahirette görür. Dünya hayatı ahirete nispetle günün bir saati gibidir.


       "Dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır." (Tevbe, 38)

       Bütün bunlar onun kalbine sekinet, gönlünün derinliklerine mutluluk verir. Onu ali himmet sahibi kılar. Basit söz ve fiillerden uzak, yüce işleri arzulayan kişiliğe ulaştırır. Onda fedakârlık duygularını geliştirerek, Allah yolunda malını, canını büyük gayeler uğrunda harcama üzerine onu terbiye eder.
       Halid b. Velid'in Bizans komutanına söylediği şu sözü hatırla!
       "Sana öyle bir toplulukla (orduyla) geldim ki sizin hayatı sevdiğiniz kadar onlar ölümü severler." İşte bu; yüce İslam terbiyesidir. Bu terbiye kocası, babası ve kardeşi şehid edilen Abduddar Oğullarından bir kadını akrabalarını düşünmeden Rasulullah'ın durumunu sormaya sevk etmiştir. "O iyidir" cevabını alınca: "Senin dışındaki bütün musibetler hafiftir Ey Allah'ın Rasulü" demiştir.
       Çağımız yazarlarından Merhum Seyyid Kutub'un kız kardeşi Emine Kutup'u bu akide yetiştirmiştir. Kendisine ayrı ayrı bir bakan ve bir büyükelçi tarafından gelen evlilik tekliflerine karşılık o, ağır işlerde çalışmakla yüküm giymiş mahkûmlardan biri ile nişanlanmayı tercih etmiş, nişanlandıktan (1963) on sene sonra (1973) nişanlısının hapisten çıkmasıyla evlenebilmiştir. Bildiğim kadarıyla tarihte en uzun nişanlılık dönemi budur.

       3.O kalben rahattır. Çünkü bilir ki rızık ve ecel Allah'ın takdiri iledir.

       "Hiçbir kimse yok ki ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın" (Ali İmran, 145)
       "Rızkınız da size va'dedilen şeyler de semadadır. (Yağmur, sevap, ikap ve amel defterleri, hepsi göktedir.) ( Zariyat, 22)
       Kâinattaki her şeyin Allah'ın takdiri ile olduğuna kalben mutmain olan, her hareket ve nefesin arkasında Allah'ın olduğunu bilen, bütün işlerde galip geldiğini, hükmünden dolayı sorgulanamayacağını, mülkün O'na ait olduğunu; dilediğini aziz, dilediğini zelil kıldığını bilir, bütün bunlara kesin olarak inanan kimseyi Allah (cc) yeryüzündekilerin en azizi kılar.
       "Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki izzet ve şeref Allah'a aittir." (Fatır, 10)
       Evet, bu akide İbni Teymiye ve benzerlerine zamanın idarecilerine hapishane zindanlarının arkasından, "Bana ne yapıyorsunuz? Benim ölümüm şahadet, hapsim halvet, sürgünüm seyahattir." diyecek güç ve cesareti vermiştir.
       Her dönemde bu akidenin erleri çıkmıştır. İşte asırlar önce yaşayan İzzet b. Abdusselam'ın, Melik Salih İsmail'in elçisine verdiği cevap. Elçinin: "Padişahtan özür dilemen ve elini öpmen karşılığında sana tekrar kadılık makamın iade edilecektir." sözüne cevaben:
       "Vallahi padişah benim elimi öpse dahi ben bunu kabul etmem. Ey kavmim! Siz bir dünyada ben ayrı bir dünyadayım. Sizin müptela olduğunuz durumlardan beni kurtaran Allah'a hamd ederim." demiştir.
       Asrımızın seçkin şahsiyetlerinden "Seyyid Kutup" kendisine dünya makam ve mevkileri teklif edilmesine rağmen o sahte parıltılara, yalancı incilere karşılık zindan hayatını tercih etmiştir. İdam kararı açıklandıktan sonra Kral Nasır, Seyyid Kutup'a "Kendisinden özür dilemesi ve pişmanlığını açıklaması halinde affedeceği" haberini iletti. Seyyid Kutup:
       "Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem. Namazda Allah'ın birliğine şahadet eden parmağım bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır."
       İdamından bir gün önce kız kardeşi Hamîde'den Seyyid Kutup'la görüşüp bu konuda kendisini ikna etmesini istediler. Hücrede asılacağı saati bekleyen Kutup bu teklifi de reddederek;
       "Niçin merhamet dileyeyim? Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişsem ben Hakkın hükmüne razıyım. Yok, eğer batıl kanunlarla mahkum edilmişsem ondan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem." dedi.
       Bu akide Sudan veziri "Muhammed Salih Ömer"i o konuma getirmiştir ki, dünyayı ayakları altında çiğneyerek, Filistin topraklarında mağara ve çadır hayatını tercih etmiş, şehid olana kadar mücadele vermiştir.

Abdullah AZZAM
Views: 1342 | Added by: ayetler | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Only registered users can add comments.
[ Sign Up | Login ]